Zeytin Hakkında

Zeytin Bitkisi

Günümüzde meyvelerinin çoğunluğunu yağa, bir miktarını da salamura yeşil ve siyah zeytine işleyerek değerlendirdiğimiz kültüre alınmış zeytin ağacı, botanik sistematiği içinde; Oleaeceae (Zeytingiller)familyasının Olea cinsinin “Olea europeae Linne” türünün “Olea europeae sativa (Loudon) Arcangeli” alt türünü oluşturmaktadır. Ancak Olea cinsinin tropik ve subtropik ilkin koşullarında yetişen 20 kadar değişik türü saptanmıştır. Tipik bir Akdeniz bitkisi olarak tanınan zeytin ağacının kültüre alınmamış alt türü ise, “Olea europeae oleaster(Hoffmanns. & Link) Negodi” olarak bilinmektedirZeytinin bitkiler alemindeki yeri aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Regnum - Plantae
     Divisio - Tracheophyta
          Subdivisio - Spermatophytina
               Class - Magnoliopsida
                    Superordo - Asteranae
                         Ordo - Lamiales
                              Familia - Oleaceae Hoffmanns. & Link
                                   Genus - Olea L.
                                        Species - Olea europaea L.

Zeytinin Anavatanı

Araştırıcılar zeytinin anavatanının Anadolu’da Hatay’ı içine alan bölge olduğu ve buradan günümüzde yetişebildiği tüm yörelere dağıldığı konusunda görüş birliği içindedir. Nitekim İtalyan bilim adamı Acerba,”Zeytinin Akdeniz’deki Zafer Yürüyüşü” adlı eserinde,Güneydoğu Bölgemizden batı Anadolu’ya, buradan da Ege adalarına, Yunanistan’a, İspanya’ya ve Kuzey Afrika’ya yayıldığını belirtmiştir.

Günümüze değin sürdürülmüş olan arkeolojik araştırma verilerine dayandırılan bir görüşe göre, zeytinin M.Ö. 16. yy’da Fenikeliler tarafından Akdeniz’deki kendilerine yakın adalara götürüldüğü ve yine M.Ö. 8. ve 9. yy’larda Kartaca, Libya ve Yunanistan’a yayıldığı savlanmaktadır. Buna karşın diğer bir görüşe göre ise, ilk kez eski Yunanlılar zeytini Anadolu’nun Ege kıyılarından alarak, Yunanistan’a götürmüşler ve daha sonra da Avrupa’nın tüm güney ülkelerine tanıtmışlardır. Gerçekten günümüzde M.Ö. 35500 yıllarında Girit Adasında yetiştirildiğine dair kanıtlara rastlanmaktadır.

Eldeki bulgulara ve uzmanların görüşlerine göre, zeytinin anavatanından günümüzdeki bölgelerine dağılışının birkaç farklı koldan gerçekleştiği sanılmaktadır. Bu kollardan ilkinde güneydoğu Anadolu’dan batı Anadolu’ya gelen zeytin, Ege adaları yolu ile Yunanistan, İtalya, Fransa ver İspanya’ya kadar ulaşmıştır. Ayrıca İtalya’dan Sicilya yolu ile kuzey Afrika’ya sıçrayan zeytin, diğer bir yayılış kolu olarak, anavatanından çıktıktan sonra Suriye ve Mısır hattını izlemiş ve Sicilya’dan gelen kolla birleşerek Fas’a kadar uzanmış ve böylece Akdeniz kıyılarındaki yayılışını tamamlamıştır. Bu arada yine güneydoğu Anadolu’dan başlayan diğer yol ise, Irak ve İran üzerinden Afganistan ve Pakistan’a kadar uzanmıştır. Son olarak 16. yy’da İspanyollar tarafından kuzey ve güney Amerika’ya götürülen zeytin, tüm Dünyadaki yayılışını tamamlamıştır.

Tarım Köyişleri Bakanlığı, Bornova Zeytincilik Enstitüsünce gerçekleştirilen bir çalışmaya göre, günümüz dünyasında toplam 14 ülkede ve yaklaşık 8 milyon hektarlık bir araziye yayılmış 800 milyon civarında zeytin ağacı bulunmakta ve bunun % 97 si Akdeniz ülkelerinde yer almaktadır.

Zeytin Bitkisinin Genel Özellikleri

Kültüre alınmış ve alınmamış alt türler arasında bir fark olmadığından, Olea europeae türü olarak bilinen zeytin ağacının Dünya üzerindeki doğal yayılışı, 30 – 45 enlem dereceleri arasında yer almış olup, kışları yumuşak ve yağışlı, yazları kurak, baharları ise kısmen serin ve yağışlı olan iklim kuşaklarının hâkim olduğu bölgelerde yer almıştır. Bunlara ek olarak zeytin ağacının iklim istekleri arasında yıllık ortalama sıcaklığın 16 – 21 oC ve yıllık toplam yağış miktarının 500 – 1200 mm arasında değişmesi, güneşleme süresinin en az 5000 saat olması yanında, yeteri kadar bir soğuklama süresi geçirmesi gerektiği de ayrıca bilinmektedir. Ancak deniz ikliminin hâkim olduğu yörelerde fazlaca sahilden uzaklaşmamak, fakat denizden yüksekliği 400 metreyi aşmamak kaydı ile, bahar aylarında sıcaklığın - 7 oC’ye kadar düşmesi ve yaz aylarında 40 oC’ye kadar yükselmesi önemli bir sakınca oluşturmamaktadır. Buna koşut olarak da, Akdeniz’in güneyinde yer alan kuzey Afrika ülkelerinde, yıllık yağış toplamının 150 mm nin altına düşmesi ve yaz aylarında sıcaklığın 40 oC’nin üzerine yükseldiği koşullarda, zeytin tarımında ciddi sıkıntıların yaşanmasına neden olmaktadır.

Botanik açıdan ölümsüz olarak kabul edilen ve genellikle killi-kumlu toprakları isteyen zeytin ağacı, dikildikten 5–6 yıl sonra meyve vermeye başlarsa da, ekonomik verime 10. Yıldan sonra ulaşmaktadır. Hatta kurak ve yağışsız bölgelerde bu süre yirmi yıla kadar uzayabilmektedir. En önemli karakteristiği periyodizite göstererek var ve yok yılları yaşayan zeytin ağacının ömrü 100 yıldan fazla ise de, 50 yaşına kadar ekonomik verimlilik gösterebilmekte ve bu süreden sonra zeytin plantasyonunun gençleştirilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte zeytin ağacının yaşam ve verim seyri, 1–7. yılları arası gençlik dönemi, 8–40. yılları arası veriminin arttığı dönem ve 41–100 hatta 150. yılları arası veriminin azaldığı dönem olarak kabul edilmektedir. Ayrıca pratik bir yaklaşımla ve iklim ve bakım koşullarına bağlı olarak bir zeytin ağacı için 500 yıla kadar bir ömür biçilebilmektedir.

Kendi halinde yetişen bir zeytin ağacının taç yapısı pratik olarak çalı tipinde olup, güneş ışınlarının taç sistemine girmesini engelleyen şekle sahiptir. Doğal ortam koşullarında yetiştiğinde, boyu 15 m ye kadar yükselen zeytin ağacı, meyveye geç yatması ve bu yüksekliğin hasatta sorun yaratması nedeniyle, üzerinde ıslah çalışmaları yapılmış ve boyu en fazla 3–5 m yükseklikte olan ve 3–4. yaşta meyveye yatan daha verimli bodur tipleri geliştirilmiştir. Günümüzün tüm zeytinci ülkelerinde yeni plantasyonların oluşturulmasında, ağırlıklı olarak bu yeni çeşitlerden yararlanılmakta ve bu plantasyonlarda ağaçlar arasında 5–7 m dikim mesafesi bırakılmaktadır.

Kaynak: Kayahan, M. & Tekin, A., 2006, Zeytinyağı Üretim Teknolojisi. TMMOB Gıda Mühendisleri Odası, ISBN 9944-89-207-6, Ankara, 198s.

Dünya’da ve Türkiye’de Zeytin

Zeytin; Anadolu coğrafyasında doğmuş ve binlerce yıldır Akdeniz havzasında tarımı geleneğe dönüşmüş bir bitkidir. Zeytinin anavatanı olarak kabul edilen Kuzeybatı Mezopotamya’da Zeytin ve Zeytinyağı tarihin çok eski devirlerinden beri önemli bir gıda ve ticari ürün olarak değerlendirilmiştir. Son yıllarda Dünyada sağlıklı yaşam ve beslenmeye artan ilgi ile birlikte sofralık zeytin ve zeytinyağı üretim ve tüketiminin önemi de artmaktadır. Zeytinciliğimizin tarım ekonomisindeki rolü tartışılmayacak derecede büyüktür. Tarım alanlarımız içerisinde kabaca %3’lük bir paya sahip olan zeytinliklerimizden elde edilen ve değişik şekilde değerlendirilen ürünün milli ekonomimizde yarattığı değer artışının yanı sıra arazi değerlendirilmesi, toprak muhafazası, işgücü istihdamı ve insan beslenmesi ve sağlığı açısından sahip olduğu değerler önemini daha da artırmaktadır. FAO’nun 2014 yılına ilişkin verilerine göre Dünya’da zeytin üretici ülkeler arasında Türkiye, dikiliş alanı açısından 6. sırada yer almaktadır. Uluslararası Zeytin Konseyi’nin 2012/13-2015/16 yılları ortalama verilerine göre Türkiye, Dünya zeytinyağı üretimine %5,8 oranında katkıda bulunarak 6. sırada. sofralık zeytin üretiminde ise ,9 oranında payla İspanya ve Mısır’ın ardından 3. sırada yer almaktadır. Türkiye’de zeytin üretim alanlarının öncelikle korunması, kültüre alınması ve genişletilmesi amacıyla “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkındaki 3573 sayılı Kanun” 1939 yılında çıkarılmış ve günümüze kadar çevreciler tarafından pek çok kez kanun hakkında övgüyle söz edilmiştir. Zeytinliklerin korunması ile ilgili olarak 1952 yılında adı geçen Kanunun 14. maddesinde yapılan değişiklikle zeytinliklere her çeşit hayvan sokulması ve zeytin sahalarında ağıl yapılması yasaklanmıştır (3669 sayılı Kanun). 1956 yılında ise 6777 sayılı Kanun’la Sakız ve Nevileriyle Harnuplukların da teşmiline dair değişiklik yapılmıştır. Bakanlığımız 3573 sayılı Kanunu 1974 yılına kadar uygulayarak, yabani zeytinliklerin imar ve ihyasını sağlamış, zeytin sahalarını bu suretle genişletmiş ve zeytin ağacı sayısını arttırarak zeytinciliğin gelişmesine önderlik etmiştir. 1995 yılında 3573 Sayılı Kanunun bazı hükümlerinin değiştirilmesi ve yürürlükten kaldırılmasına ilişkin bazı değişik maddeleri ihtiva eden Kanun değişikliği Meclise sevk edilmiştir. 8 Mart 1995 tarihinde değişiklik maddelerini içeren 4086 sayılı Kanun yürürlüğe girmiştir. Kanuna ilişkin yönetmelik ise 3 Nisan 1996 tarih ve 22600 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştır. Çoğunlukla ülkemizde zeytin, tarımsal işletmelerde diğer ürünlerle birlikte yer almakta ve daha ziyade küçük aile işletmeleri niteliğinde bulunmaktadır. Dolayısıyla zeytincilik Türkiye’de aile işgücünü en TÜRKİYE ZEYTİNCİLİK SEKTÖR RAPORU 60 iyi değerlendiren bir tarım kolu olmaktadır. Nitekim ülkemizde 2013 yılı ÇKS (Çiftçi Kayıt Sistemi) verilerine göre 185.796 aile zeytin tarımı yapmaktadır. ÇKS’ne kayıtlı olma oranı göz önüne alınırsa tahmini olarak 2 milyon kişiye doğrudan geçim kaynağı sağladığı düşünülmektedir. Ayrıca zeytinin yağlık ve sofralık olarak işlendiği, yan ürünlerinin değerlendirildiği ve ticari faaliyetleri hesaba katılırsa toplam 8-10 milyon kişi için bir uğraş kolu oluşturduğu söylenebilir. TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) 2015 yılına ilişkin verilerine göre Türkiye’de 144.760.000 adeti meyve veren, 27.232.000 adeti meyve vermeyen olmak üzere toplam 171.992.000 adet zeytin ağacı bulunmaktadır. Son 10 yılın ortalamasına göre zeytin üretiminin %29’luk kısmı sofralığa, %71’i ise yağlığa ayrıldığı görülmektedir.

                          

Şekil 1. Türkiye’de Zeytin Üretim Bölgeleri

Kaynak:Gıda Tarım  ve Hayvancılık Bakanlığı, Zeytincilik Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü vd., 2016, Türkiye Zeytincilik Sektör Raporu, ISBN: 978-605-9175-57-9, Bornova, İzmir, 301s.